Pek çok kültürün beşiği olmuş, pek çok medeniyet büyütmüştür bağrında Anadolu.
Bu medeniyetlerin en büyüklerinden, en çok iz bırakanlarından biri de Selçuklu Devleti’dir ve pek çok bakımdan olduğu gibi yeme içme açısından da pek sade bir kültüre sahiptir bu devlet.Selçuklu sultanları da dahil olmak üzere bu insanlar öyle şatafatlı sofralara ya da ziyafetlere pek meraklı değillerdi. Genel olarak biri kuşluk denen vakitte -ki güneşin batışından öğlene yakın zamana kadar sürer- diğeri de güneşin batmasından az önce olmak üzere iki kez yemek yerlerdi.
Kuşluk yemeğinde (biz şimdi bu öğüne kahvaltı diyoruz) mümkün olduğu kadar tok tutacak yiyecekler yenir ve bu yiyeceklerle gün batımına kadar idare edilirdi.
Bu “tok tutacak yiyecekler” arasında bir çeşit hamur işinin oluşu, tahmin ediyorum kimseyi şaşırtmaz. “Peki bu iki öğün arasında acıkanlar ne yapıyorlardı” diyecek olursanız, ayran, şerbet gibi içecekler ve meyvelerle idare ediyorlardı bu durumda.
Selçuklu mutfağı denince akla gelen ilk şeylerden birinin sadelik olduğunu söyledik. Bu sadeliğin bir uzantısı olarak, kımız ve su içerlerdi bu dönemin insanları.
Sultanların yemekle ilgili öyle çok büyük istekleri yoktu ama içecekleri suyun nasıl olduğu onlar için oldukça önemliydi. Hatta bu iş için görevlendirdikleri biri vardı ve bu kişi Selçuklu sarayının en önemli kişilerindendi. Suyun şifa kaynağı olduğuna inanmaları yüzünden sarayda sürekli su işleri takibi vardı.
Alıntıdır.
Bu medeniyetlerin en büyüklerinden, en çok iz bırakanlarından biri de Selçuklu Devleti’dir ve pek çok bakımdan olduğu gibi yeme içme açısından da pek sade bir kültüre sahiptir bu devlet.Selçuklu sultanları da dahil olmak üzere bu insanlar öyle şatafatlı sofralara ya da ziyafetlere pek meraklı değillerdi. Genel olarak biri kuşluk denen vakitte -ki güneşin batışından öğlene yakın zamana kadar sürer- diğeri de güneşin batmasından az önce olmak üzere iki kez yemek yerlerdi.
Kuşluk yemeğinde (biz şimdi bu öğüne kahvaltı diyoruz) mümkün olduğu kadar tok tutacak yiyecekler yenir ve bu yiyeceklerle gün batımına kadar idare edilirdi.
Bu “tok tutacak yiyecekler” arasında bir çeşit hamur işinin oluşu, tahmin ediyorum kimseyi şaşırtmaz. “Peki bu iki öğün arasında acıkanlar ne yapıyorlardı” diyecek olursanız, ayran, şerbet gibi içecekler ve meyvelerle idare ediyorlardı bu durumda.
Selçuklu mutfağı denince akla gelen ilk şeylerden birinin sadelik olduğunu söyledik. Bu sadeliğin bir uzantısı olarak, kımız ve su içerlerdi bu dönemin insanları.
Sultanların yemekle ilgili öyle çok büyük istekleri yoktu ama içecekleri suyun nasıl olduğu onlar için oldukça önemliydi. Hatta bu iş için görevlendirdikleri biri vardı ve bu kişi Selçuklu sarayının en önemli kişilerindendi. Suyun şifa kaynağı olduğuna inanmaları yüzünden sarayda sürekli su işleri takibi vardı.
Alıntıdır.
0 Responses to "Selçuklu mutfağı"
Yorum Gönder