Siz ‘Yemiyorum’ diyebilirsiniz ancak aklınıza gelen gelmeyen birçok hazır gıda ürününün içinde soyadan elde edilen yan ürünler bulunduğunu biliyor musunuz? Soya sütü, soya peyniri, soya unu, soya sosu... Bunların dışında soya lesitini ve yağı içeren konserveler, bisküviler, çikolatalar, şekerlemeler ve daha neler neler...
Soya binlerce yıldır Doğu Asya topraklarında yetişiyor. 20’inci yüzyıl ortalarında Batı ile tanışıp mucizevi faydaları anlaşıldığında tüketimi süratle yaygınlaşmış. Bize çok uzak bir sebze gibi görünebilir ancak yan ürünleri uzun zamandır mutfaklarda... “Satın almıyorum, yemiyorum” diyebilirsiniz ama soya veya soya yan ürünleri artık hemen her yerde karşınıza çıkabilir. Gofret, çikolata, şekerleme, konserve ya da benzeri ürünlerde...
TAZESİNİN LEZZETİ MÜTHİŞ
Türkiye’de de soya yetiştiriliyor. Seneler içinde peyniri, sütü, eti, kıyması yavaş yavaş raflarda yerini aldı. Yararlı olduğu için ben de kullanmak istedim soya ürünlerini. Ama gel gelelim soya sosu dışında hiçbir ürününü kullanma alışkanlığı sağlayamadım. Sütünü, peynirini, etini sevmedim, sevemedim. Taa ki, Wagamama restoran zinciri İstanbul’da şube açana kadar. Mönüde görüp sipariş ettiğim taze soya fasulyesiyle dolu bir çanak önüme geldiğinde lezzet olarak fazla bir beklentim yoktu. Ancak buharda haşlanmış, kabuklu ve birazda tuzlanmış olarak gelen taze soyaların lezzeti müthişti.
Dondurulmuş gıdalarla Türkiye pazarına giren Iglo markası bir sene kadar önce taze soyayı çıkardığında çok sevindim. Zaten diğer ürünlerinden dolayı beğenimi toplamış olan bu marka, beni soya fasulyesinde de hayal kırıklığına uğratmadı. Balık ve et ızgaralarının yanında hafif ve sağlıklı bir garnitür olan taze soya, artık derin dondurucumda her daim var.
Daha çok vejeteryanların tercih ettiği soya ürünleri o kadar faydalı ki uzmanlar bir süredir “Nasıl daha çok kullanabilir”in cevabını arıyordu. Birçok ürün de kullanılabilir hale getirdi soyayı. Kolestrol içermeyen, yüksek kaliteli protein içerikli soya; bol miktarda demir, fosfor, kalsiyum, B vitamini ve mineraller içeriyor.
Kandaki şeker oranını dengeleyen ve bağışıklık sistemini, kemikleri güçlendiren mucizevi bir sebze... Yaklaşık yarım kilo soya ununda, bir kilo kemiksiz etin veya 31 adet yumurtanın veya altı litre sütün içerdiği protein bulunuyor.
BU KONU ÇOK TARTIŞILIYOR
Yukarıda bahsettiğim yan ürünlerini de dondurmalar, bisküviler, çikolatalar, makarnalar, süt, yoğurt, margarinler ve daha birçok hazır gıda ürünleri oluşturuyor. Bu ürünlerin çoğu artık soya unu, lesitini veya yağıyla yapılıyor. Hatta birçok kişi yararlı olduğunu düşündüğü için kızartmalarda da soya yağı kullanıyor.
Baklagillerden olan bu minik mucizevi dev için aklıma haftalardır konuşulan konu takıldı. Sanırım Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) hakkında herkesin az çok bilgisi var. Yasa tasarısı yapılmadan, yönetmeliği çıktı. Kimine göre bizi koruyan, kimine göre ise tam tersi GDO’yu onaylayan, destekleyen bir yönetmelik. Hayati bir mesele... Üstelik konu birkaç satırla anlatılamayacak kadar geniş kapsamlı, birçoğumuzun kafası karışmış durumda. Ancak net olan ve hemen herkesin görüş birliğine vardığı dört üründe; pamuk, mısır, kanola ve soyada GDO’lu olduğu...
Benim sorum ise son derece basit: Etiket! Bahsi geçen bu yönetmelik “GDO içermez” ifadesini etiket üzerinde yasaklıyordu. Birkaç gün önce Tarım Bakanlığı yönetmeliği değiştirdiğini açıkladı. Tarım Bakanlığı’nın açıklamasına göre GDO’suz ürünler etiket üzerinde bunu belirtebilecek.
BİLMEK TÜKETİCİNİN HAKKI
Şimdi o canım soya fasulyesine dönmek gerekirse... Sağlık fışkıran bu ürün raflardan bize GDO’lu mu, GDO’suz mu geliyor? Bu sorunun cevabını elbette ürünlerin üzerlerindeki etiketler vermeli diye düşünüyorum. Çünkü bunu bilmek tüketicinin hakkı.
Dediğim gibi bu konu daha çok konuşulacak. Mart 2010 tarihine kadar ertelenen yönetmelik şu an gümrük kapılarında bekleyen malların dört ay daha kontrolsüz girişine vesile oldu gerçi ama etiket konusunun tekrar gözden geçirilmesi olumlu bir gelişme. Umarım Tarım Bakanlığı tüketici haklarını ve sağlığını, çiftçinin toprağını her şeyin üzerinde tutar.
Alıntıdır.
Soya binlerce yıldır Doğu Asya topraklarında yetişiyor. 20’inci yüzyıl ortalarında Batı ile tanışıp mucizevi faydaları anlaşıldığında tüketimi süratle yaygınlaşmış. Bize çok uzak bir sebze gibi görünebilir ancak yan ürünleri uzun zamandır mutfaklarda... “Satın almıyorum, yemiyorum” diyebilirsiniz ama soya veya soya yan ürünleri artık hemen her yerde karşınıza çıkabilir. Gofret, çikolata, şekerleme, konserve ya da benzeri ürünlerde...
TAZESİNİN LEZZETİ MÜTHİŞ
Türkiye’de de soya yetiştiriliyor. Seneler içinde peyniri, sütü, eti, kıyması yavaş yavaş raflarda yerini aldı. Yararlı olduğu için ben de kullanmak istedim soya ürünlerini. Ama gel gelelim soya sosu dışında hiçbir ürününü kullanma alışkanlığı sağlayamadım. Sütünü, peynirini, etini sevmedim, sevemedim. Taa ki, Wagamama restoran zinciri İstanbul’da şube açana kadar. Mönüde görüp sipariş ettiğim taze soya fasulyesiyle dolu bir çanak önüme geldiğinde lezzet olarak fazla bir beklentim yoktu. Ancak buharda haşlanmış, kabuklu ve birazda tuzlanmış olarak gelen taze soyaların lezzeti müthişti.
Dondurulmuş gıdalarla Türkiye pazarına giren Iglo markası bir sene kadar önce taze soyayı çıkardığında çok sevindim. Zaten diğer ürünlerinden dolayı beğenimi toplamış olan bu marka, beni soya fasulyesinde de hayal kırıklığına uğratmadı. Balık ve et ızgaralarının yanında hafif ve sağlıklı bir garnitür olan taze soya, artık derin dondurucumda her daim var.
Daha çok vejeteryanların tercih ettiği soya ürünleri o kadar faydalı ki uzmanlar bir süredir “Nasıl daha çok kullanabilir”in cevabını arıyordu. Birçok ürün de kullanılabilir hale getirdi soyayı. Kolestrol içermeyen, yüksek kaliteli protein içerikli soya; bol miktarda demir, fosfor, kalsiyum, B vitamini ve mineraller içeriyor.
Kandaki şeker oranını dengeleyen ve bağışıklık sistemini, kemikleri güçlendiren mucizevi bir sebze... Yaklaşık yarım kilo soya ununda, bir kilo kemiksiz etin veya 31 adet yumurtanın veya altı litre sütün içerdiği protein bulunuyor.
BU KONU ÇOK TARTIŞILIYOR
Yukarıda bahsettiğim yan ürünlerini de dondurmalar, bisküviler, çikolatalar, makarnalar, süt, yoğurt, margarinler ve daha birçok hazır gıda ürünleri oluşturuyor. Bu ürünlerin çoğu artık soya unu, lesitini veya yağıyla yapılıyor. Hatta birçok kişi yararlı olduğunu düşündüğü için kızartmalarda da soya yağı kullanıyor.
Baklagillerden olan bu minik mucizevi dev için aklıma haftalardır konuşulan konu takıldı. Sanırım Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) hakkında herkesin az çok bilgisi var. Yasa tasarısı yapılmadan, yönetmeliği çıktı. Kimine göre bizi koruyan, kimine göre ise tam tersi GDO’yu onaylayan, destekleyen bir yönetmelik. Hayati bir mesele... Üstelik konu birkaç satırla anlatılamayacak kadar geniş kapsamlı, birçoğumuzun kafası karışmış durumda. Ancak net olan ve hemen herkesin görüş birliğine vardığı dört üründe; pamuk, mısır, kanola ve soyada GDO’lu olduğu...
Benim sorum ise son derece basit: Etiket! Bahsi geçen bu yönetmelik “GDO içermez” ifadesini etiket üzerinde yasaklıyordu. Birkaç gün önce Tarım Bakanlığı yönetmeliği değiştirdiğini açıkladı. Tarım Bakanlığı’nın açıklamasına göre GDO’suz ürünler etiket üzerinde bunu belirtebilecek.
BİLMEK TÜKETİCİNİN HAKKI
Şimdi o canım soya fasulyesine dönmek gerekirse... Sağlık fışkıran bu ürün raflardan bize GDO’lu mu, GDO’suz mu geliyor? Bu sorunun cevabını elbette ürünlerin üzerlerindeki etiketler vermeli diye düşünüyorum. Çünkü bunu bilmek tüketicinin hakkı.
Dediğim gibi bu konu daha çok konuşulacak. Mart 2010 tarihine kadar ertelenen yönetmelik şu an gümrük kapılarında bekleyen malların dört ay daha kontrolsüz girişine vesile oldu gerçi ama etiket konusunun tekrar gözden geçirilmesi olumlu bir gelişme. Umarım Tarım Bakanlığı tüketici haklarını ve sağlığını, çiftçinin toprağını her şeyin üzerinde tutar.
Alıntıdır.
0 Responses to "Soyada GDO alarmı "
Yorum Gönder